ÇOCUK İLE OLUMLU KÖPRÜ NASIL KURULUR ?

​Çocuğun başarılı girişimleri, onu yeni başarılara yöneltmek ve öğrenme arzusunu pekiştirmek amacıyla desteklenmelidir. “Aferin!, Çok güzel oluyor!,İstersen bir kez daha deneyebilirsin” gibi sözler çocuğu cesaretlendirir. Tersine, “Beceriksiz, o öyle değil böyle yapılır. İyi bak da öğren” şeklindeki, eleştiri içeren sözler ise hayal kırıklığına uğratır ve yeni girişimlerden alıkoyar. Kısaca, merakını gidermek için yeterli kapasiteye sahip olduğu konusunda çocuğunuzu teşvik edin, bunu sağlamak için fırsatlar oluşturun ve bu fırsatları değerlendirmesi için onu cesaretlendirin.

Doğumundan başlayarak dış dünyayı kendi olanaklarıyla keşif ve icatlar yaparak tanımaya çalışan çocuğa, fırsat ve ortam hazırlayın.

Bir şeyi başarması konusunda aşırı bir beklenti içinde olmayın. Beklenti düzeyinizin ölçüsü, çocuğun kapasitesi ve bireysel özellikleri olmalıdır.

Çocuk eğitiminde öyle bir çizgide durun ki çocuğunuz hem her an sizi yanında hissederek destek bulsun, hem de sizi hiç görmeyerek kendini özgür hissetsin.

- Çocuğunuzun sorununu kendi kendine çözmesine fırsat tanıyın.

- Çocuğun duygu ve ihtiyaçları hakkında karşılıklı konuşun.

- Kendi duygu ve ihtiyaçlarınızdan bahsedin.

- Karşılıklı olarak uygun bulacağınız çözüm yolları arayın.

- Aklınıza gelen tüm fikirleri, değerlendirme yapmadan bir kağıda yazın.

Beğendiğiniz önerileri ve beğenmediklerinizi saptayın ve izleyip uymayı düşündüklerinizin hangileri olacağına karar verin.

Baba-çocuk ilişkisini pekiştirin. Çocuğun özgüvenli, uyumlu ve doyumlu bir birey olarak gelişimini sürdürmesinde, destekleyen ve faaliyetlerine katılan bir baba modeline ihtiyacı vardır.

Çocuğun uyarılması ancak zenginleştirilmiş bir çevre ile mümkündür. Zenginleştirilmiş çevre; yeni doğan için, beşiğine konan renkli ve sesli oyuncak ve kurulan yakın ilişkiyle; okulöncesi çocuğu için, çocuk tiyatrosu ve sinemasına götürmek, sorularını yanıtlamakla; okul çocuğu için, müze, konser gezileri ve birlikte yapılan deney ve sohbetlerle oluşturulabilir.

Bütün bunları gerçekleştirmek için; öncelikle bu birlikteliği istemek ve bu etkinliklere zaman ayırmak gerekir. Çünkü, bu ortak faaliyetlerden alınan keyif ya da duyulan sıkıntı anne ve babanın beden diliyle çocuğa yansır. Oysa burada önemli olan “birliktelikten” ve ortak yapılan etkinlikten duyulan hazzı yaşamak ve bunu çocuğa da yaşatmaktır.

Çocuk gerek kişiliğinin gelişmesi, gerekse cinsel kimliğinin oluşması için baba ile özdeşleşmeye ihtiyaç duyar. Bunun yetersizliği, kişiliği, cinsel kimliği ve sosyal gelişimi olumsuz etkiler.

Çok zaman değil, yoğun birliktelik.Zamanda nicelik değil, zamanın niteliği önemlidir. Bu nedenle anne-baba iş sonrası var olan zamanını yoğun bir şekilde çocuğuyla birlikte geçirdiği takdirde çocuk yeterli doyumu sağlar.

En önemli tehlike; annenin ya da babanın, suçluluk duygusu içinde çocuğa veremediği zamanı maddeyle kapatmaya çalışması, her akşam oyuncak veya çikolatayla gelmesidir. Bir başka tehlike de aynı suçluluk duygusu içinde çocuğu “aşırı şımartma”, her istediğini yapmaya çalışmaktır. Burada çocuğun anneden istediği ne aşırı hoşgörü, ne şımartma, ne de oyuncaktır. Çocuk anne ile yüz yüze birlikteliği özlemiştir. Mutfağında yemeğini çocuğuyla birlikte yapan anne, bu beraberliği ona yaşatmış olur.

Sağlıklı ve mutlu günler dilerim...

​Çiğdem ORHAN

​Uzman Psikolojik Danışman