​GEÇ BULDUM YA DA GEÇ BULDUK YA! ÇOK KIYMETLİ...

Çocuklarımız belli mizaç özellikleri ile yaşamlarına başlıyorlar. Anne babalarının onlara nasıl davrandığı şanslarının büyük bir kısmını oluşturuyor. Ebeveyn tutumu çocuklarımızın beceri, fiziksel yeterlilik, metal gelişim, duygusal olgunluk, empatik düşünebilme, problem çözebilme gibi durumlarına direkt olarak etki sağlıyor. Yıllardır bu örnekleri deneyimledim.

Yıllar önce çalıştığım özel bir okulda kayıt ön görüşmesi için kalabalık bir aile geldi. Anneanne ve dede emekli öğretmenlerdi, anne doktor, baba da mühendisti. Yani eğitimli hatta eğitimci bir aile ile birlikteydim. Okulu gezmeye ve neler yaptığımızı anlatmaya başladım. Fakat ne mümkün! Sözümü hiçbir şekilde bitiremiyordum. Anneanne başta olmak üzere ailedeki herkes çocuklarının çok özel, prematüre, dikkat edilmesi gereken, zeki, olumlu anlamda farklı olduğunu söyleyerek sadece kendileri konuşuyordu. Yaz mevsimindeydik, hava çok sıcaktı ve bahçeyi gezerken elbette ki güneşliydi. Ve bizim öğretmen anneannemiz bana dedi ki: ‘bu sıcak ve güneşli bahçede nasıl oyun oynayabilirler? Zaten sana nasıl çocuğumu emanet edebilirim?’ dediğinde gerçekten bir çeşit kamera şakasına maruz kalmış olabilirim ya da sosyal bir deney içerisinde yer almaktayım diye düşünmeye başladım. O kadar endişeliydiler ki aslında hepsi de son derece aklı başında insanlardan oluşan bu aile ne kadar ileri gittiklerini farkında bile değillerdi. Üstelik de çocukları/torunları tüp bebek olduğundan, zor kazanıldığından yaptıklarını/söylediklerini hak olarak da görüyorlardı.

Kaydı almış ve okulun açılması ile beraber birkaç ay bile geçirmiştik. Ya da bunu başarabilmiştik. 
Süreç zordu tabii: En ufak bir harekette oğlumuz terliyordu. Kat kat giyinmiş halde oluyordu her zaman. Durmadan üzeri değiştiriliyordu. Çantasında eksik bir kıyafet olursa ya da değiştirmekten artık biterse hemen anne aranıyor, tüm aile organize oluyor ve genellikle dede oğlumuzun imdadına yetişiyor ve yedek kıyafet yardımı en acil biçimde ulaşıyordu.

Süreç, sosyal beceriler açısından da değişikti. Elbette ki bizim için.. Çünkü aileye göre bizim oğlumuz öylesine farklıydı ki çocuklarla ilişki kurmayı tercih etmiyordu. Biliyorduk ki aslında bizim oğlumuz nerede, ne yapması gerektiğini bilemiyordu. Bilse bile endişeliydi ve denemek istemiyordu. Durmadan öğretmenin kendisine bir yönerge vermesi ile hareket ediyordu. Sanki bilinci hiç yokmuşçasına hareket ediyordu.  Her zaman arkasında birileri olduğundan bir yerini çarpsa ya da diğer arkadaşı elinden oyuncağını alsa bile durumun ne olduğu konusunda bilgisi yoktu. Bilgisizlik ve deneyimsizlik kaygılanmamıza neden olur. Bu kaçınılmazdır.

Hele bir gün var ki dudağım uçuklamıştı neredeyse. Gün içerisinde annemiz okula geldi, elinde bir hediye ile ‘bugün dünya prematüre çocuklar günü, biz, doğum günü dışında bu günü de özel günlerimizden sayarak kutluyoruz’ dedi. 
Fark edemediğimiz şu aslında: çocuklarımız büyüyor, zaman geçiyor. Biz elbette ki farklılıklarını fark edip desteklerken bir yandan da içinde bulunduğu gruba nasıl uyum sağlayacağını da önemsemek ve destek vermek önemli. Ayrıca hangi duygusal yeterlilikler, bedensel gelişimler, sosyal ilişkiler, beceriler ya da beceriksizlikler kazanıyor? Tüm bunlar devam ederken çocuğumuz akranları içerisinde nasıl bir yer buluyor? Yani akranları tarafından nasıl algılanıyor.  Ve belki de en önemlisi çocuğumuz kendisi için hangi kişilik özelliklerini benlik kavramı olarak edineceğidir. Benlik: kişinin kendisini algılama ve kavrama biçimidir.  Benlik, sosyal etkileşimler ile oluşur ve sosyal süreçlerin ürünüdür. Çocuğun benlik imajı aile içinde anne babası ve kardeşlerinin etkisiyle gelişmeye başlar; okul, arkadaşlar gibi sosyal çevrelere girdikçe gelişmeyi sürdürür. 

Ancak ebeveynin gözünde çocuk hep “yeterince büyümemiş’ ise çocukla ilgili tüm kararlar ebeveyn tarafından verilir. Beceremeyeceği düşüncesiyle çocuğa yaşına uygun sorumluluk verilmez. Okula başlayan ama hala kendi yemeğini yemesine fırsat verilmeyen, hala ebeveyniyle uyuyan çocuklar bu ailelere örnektir. Böyle bir aile ortamından çıkan çocuk akranlarıyla bir araya geldiğinde pek çok açıdan geride kalacaktır. Bu çocuklar evde ailelerinin korumasına, okulda ise akranlarının veya öğretmenlerinin korumasına ihtiyaç duyacaktır. Oysa anne babanın sevip istediği, destekleyip ilgi gösterdiği çocuklar, olumlu benlik saygısı geliştirebilirler. Ebeveyn ve çocuk arasındaki uyumda güven duygusu varsa çocuk, insanlar arası etkileşimde de uyumludur. Çocuğun deneyim kazanmasına fırsat vermek, onun gelişimini desteklemek, bağımlılık değil bağlılık geliştirmesine izin verebilmek çocuğumuzun geleceğine yapılan yatırımdır. Ve çocuklarımızın bu haklarının elinden alınmaması esas olmalıdır. Böylece olumlu benlik saygısı geliştirebilir.

Biz de okulda birlikte olduğumuz iki yıl boyunca bilimsel bilgiler ışığında, tecrübemizi de dile getirerek oğlumuz için faydalı ebeveyn tutumunun nasıl olması gerektiği konusunda sohbetler ettik. Bazen bize kızıp aile ile karşı karşıya kaldık bazen de aynı pencereden bakabildik, doğru noktada buluşmaya çalıştık. Her zaman ortak noktamız oğlumuzun doğru gelişimi için ne yapabileceğimiz oldu. 

Devrim Batı 
A&D KİDS KONYAALTI OKUL MÜDÜRÜ​