Blog yazıları
GEN Mİ? ÇEVRE Mİ?
Ne biri ne de öbürü aslında. Her birimiz genetik bir şablonla dünyaya geliyoruz.
Bizi biçimlendiren ve üzerinde hiç söz sahibi olmadığımız koşullar içerisinde buluyoruz kendimizi. Kim olduğumuz, ne de olsa geniş ve çapraşık biyolojik ağlarla belirlenmiştir; dünyaya almaya hazır ve ucu açık kararlara varmakta özgür birer boş bir levha gibi mi geliriz? Ya da ne kadar bilinçli olduğumuz ve herhangi bir karara gerçekte ne ölçüde imza attığımız bile açık olmayabilir mi?Sanki önümüze konan kartları özgür olmayan irademizle mi yaşıyoruz?
İkizlerle yapılan araştırmalarda onların birbirlerine hiç de benzemeyen yanlarının ve kişilik özelliklerinin oluşu bize çevre faktörlerinin ne kadar önemli olduğunu da göstermektedir. Genlerle çevrenin karmaşık etkileşimi, farklı bakış açısı oluşturmaya, farklı kişiliğe, farklı kararlar vermeye, farklı becerilere sebep olacaktır.
Çevre faktörü, aslında düşündüğümüzden çok daha önce başlıyor. Doğumdan önce anne karnındaki süreç, bebeğin dünyaya gelmesi ile devam ediyor. Annenin karnındaki bebek, doğuma kadar uygun çevrede yaşamak zorunda. Hatta dışarıda annenin bulunduğu ortam ya da psikolojik durumu karnındaki bebeğin gelişimini olumlu ya da olumsuz etkiliyor.
Doğum sonrasında ise bebeğin içine doğduğu ailenin yapısı, çocuğu yetiştirme tarzı, arkadaş grupları, teknoloji kullanımı ve okul çevresi gibi bir sürü çevresel etken devreye girmeye başlar.
Bu etkenlerden en önemlisi de belki de anne babanın ebeveynlik davranış tutumu. Tutumun nasıl olduğuna bağlı olarak çocuğun da davranışlarının belirlendiği açıkça gözlemlenmektedir. Ayrıca anne babanın birbirlerine davranışları, evliliğin niteliği, kardeş sayısı, diğer çocuklara ailenin bakış açısı ve davranışları, ailenin tüm bireylerinin birbirlerine davranış biçimleri, ailenin ekonomik-kültürel yapısı, çocuğun aile içerisinde özdeşim kurduğu yani model aldığı kişi, yaşadıkları yer ve buna benzeyen pek çok faktör, gelişimi sandığımızdan daha güçlü etkiler.
Ebeveynler için yüksek amaç çocuklarının potansiyellerini arttırabilmek, kendine özgü kişiliğinin ortaya çıkabilmesini sağlayıp kendi kendine yeten mutlu bireyler yetiştirebilmektir. Her ne kadar kişilik gelişimi tüm yaşam boyunca dönüşmeye ve gelişmeye devam etse de temellerinin çocukluk döneminde atıldığı gerçeği de kanıtlanmıştır.
Sonuç olarak genetik ve çevrenin etkileşimi yaşam
boyunca hepimizi olduğu gibi çocuklarımızı da direkt etkiliyor. Ne biri ne de
diğeri daha az öneme sahip; yaşam tarzımızı ve davranışlarımızı bunu
bilerek ayarlamak çocuklarımızın gelişimine olumlu katkıda bulunacaktır.