Blog yazıları
KENDİNİ ŞANSLI HİSSETTİREN MESLEK
Çok hasta ya da çok moralsiz, kendini son derece bedbaht hissettiğiniz bir gün sınıfa girme deneyiminiz oldu mu? Özellikle de 5-5.5 yaşlarında aşağı yukarı 20 parıltılı ışığın yer aldığı, bir sınıfa??
Yaşamda bazı deneyimler çok değerli, özellikle çok değerli. Yetişkin olarak kılavuzluk etme görevinin bende olduğunu zannettiğim bu süreçte, acaba onlar mı bana kılavuzluk ediyorlar? diye düşünmemek elde değil. Onlarla birlikte olmak tarifsiz bir enerji veriyor. Hasta iseniz iyileşir, dertli iseniz derman bulursunuz, onların yanında. Enerjinizin düşük yani sizin değil sadece bedeninizin orada olduğunu mutlaka hissederler. Ve her birinin kendi tutum ve davranışları ölçüsünde sizinle aranızdaki kanalı harekete geçirecek bir sebep bulurlar. Kimi size sebepsiz gibi görünen nedenle sarılır, kimi annesi ile geçirdiği bir önceki akşamı anlatmaya başlar, kimi evden getirdiği oyuncağı ile oynamayı teklif eder, kimi ‘kendi dertlerini bırak da benimle ilgilen’ bakışları ile sizi ezip geçer.
Üniversiteye başladığım ilk gün, o sene kayıt olan tüm öğretmen adaylarının ilk dersi amfide Sayın ve Sevgili Hocam Prof. Dr. Ayla Oktay ileydi. Hocamın deneyimlerinden yola çıkarak bize aktardığı düşüncelerinin özü aslında ‘bu bölümü okumak istemeyen, nerede olduğunu farkında olmayan, öğretmen olup göreve başladıktan sonra elindeki gücü nasıl/ne amaçla kullanacağını bilmeyenlerin, kendinden emin olamayanların burada olmamaları’ gerektiğiydi.
Ben işte sınıfa girdiğimde deneyimledim tüm bunları. O gün orada bulunabilen şanslı bir gruptandım. Okuduğum dört yıl boyunca bana verilen görevin ‘farkında olmaya çalışan’ biçimde öğrenciliğimi tamamladım.
Bana göre öğretmenlik şanslı insanlar tarafından yapılabilecek bir meslek. Anne/babaları tarafından emanet edilen, bedensel/ruhsal savunmasız bu küçük ışıkların etrafınızda olması her şeyden önce insan olarak yetişkinlere unuttukları saf ve kirlenmemiş duyguları devamlı biçimde hatırlatıyor.
Mesleğe başladıktan sonra Hocamın ve ardından da dört yıl boyunca aynı heyecan ve coşkuyu hissettiren tüm Hocalarımın söylediklerini daha net anladım. Küçük bedenli ışıklı bireylerin içinde kimsenin fark etmediği yardıma ihtiyacı olanların nasıl da bir öğretmen tarafından fark edildiğini, onların ruhlarına dokunulduğunu defalarca izledim. Bu karşılıklı bir alışveriş. Biri yardım alan biri yardım eden gibi görünse de süreç aslında karşılıklı alışveriş biçiminde gerçekleşiyor. Veren sadece vermiyor aynı zamanda da alıyor. Ya da alan sadece almıyor aynı zamanda da veriyor. İki kişinin de deyim yerindeyse yaptıkça yapası geliyor, bu ilişkiyi daha da çok deneyimleyebilmek için. Yetişkin bu ilişkide kendini gerçekleştirebilme yolunda azimli adımlarla ilerlerken, küçük bedenli ışıklı birey de önemsenmenin, var olabilmenin ve koşulsuz kabullenmenin dayanılmaz hazzını yaşar.