OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE ÇOCUKLARIN HAYAL GÜCÜ VE YARATICILIK İLİŞKİSİ

​Yaratıcı oyunların enfazlaoynandığı dönem, erken çocukluk dönemidir.“Erken çocuklukdönemi bir çocuğun ileriki hayatının belirleyicisidir” şeklindeki bilimsel kesinliği olmayan iddiayı benimsemesek de, bu dönemlerde oynanan oyunların hem hayal gücünüdevreyesokuyor ve geliştiriyorolması, hem de ileriki yaşlardaki yaşantılarına rehber olacak bazı izler taşıdığı yönünde düşüncemizi ifade etmekisteriz.

Erken çocukluk döneminde oynanan oyunların, yukarıda da uzunca anlatıldığı gibi esnek davranabilmeye, oyun yaşantısı içinde kendineözgü ve hür bir dünya oluşturmayazemin hazırlaması, yaratıcı edimlerin gerçekleşmesinenedenolmaktadır.

Ailelere, eğitimcilere düşen görev, yaratıcı oyun etkinliklerinin hem niceliksel hem de niteliksel olarak çocuğun hayatının önemli bir parçası haline getirmeleridir. Öğrencilerin yaratıcılığını beslemek için öğretmenlerin oyun ruhunu sınıflara getirmeleri, teşvikler sağlamaları ve uygun bir öğrenme ortamı geliştirmeleri önerilmektedir. Bunu yaparak, uzun vadede bireyin yaratıcı potansiyelini ortaya çıkarmak ümit edilmektedir.

Güven/emniyet ve dürtü gibi iki temel malzemeye dayanan oyun sırasında çocuk, sağ beyin yarıküresini devreyesokarak, sol beyin yarıküresinin katı gerçekliğinden kendinikurtarmaktadır.Demekki oyun, sağ beyin yarıküresinin etkisini artırmak için çok önemli bir işlev yerine getirmektedir. Bilindiği gibi birçok düşünür, sanatçı ve eğitimci, sanatla oyun arasında bir bağ kurar ve sanatın kaynağının oyun olduğunu ileri sürer.

Sanatın kaynağının oyun ve eğlence olup olmadığı ayrı bir tartışma konusu olmakla birlikte, çocuk için bir oyun olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü sanatla oyun arasında kurulan bağın ortak kavramı özgürlüktür.Her ikisinde de birey gerçek yaşamın katı kurallarından, yeknesaklıklarından, sıkıntılarından ve kaygılarından uzaklaşarak kendi olmaya başlar.Çocuk bu özgür yolları kullanarak kendi olabilmektedir ve bundan çok da mutludur.

Oyunlarıyla saatlerce konuşan çocuklar vardır: Küçük şeylerden kendilerine gizli bir dünya kurarlar; oyunlarını böldüğünüzde ise aniden uyandırılmış bir kedi gibi şaşırırlar. Kahkahayla gülen bu çocuklar üç, dört ya da beş yaşındadırlar ve henüz altı aylıkken zamanlarının çoğunu hayal oyunları ve kendi hayal dünyaları içinde geçirirler.

Çocuklar sanatsal etkinlikler yoluyla gerçek dünyadan izleri aktarsa veya bir iletişim çabası içinde bulunsa da bu yolla çocuk aslında oyun oynamaktadır.Tüm diğer oyunlarında olduğu gibi bu oyunda da hayal gücü devrededir. Sözgelimi resim yaparken olaylar ile nesneleri kendi oyun dünyasına uydurmakta, esnek ve özgün davranabilmektedir.Yukarıda da ifade edildiği gibi esneklik ve özgünlük yaratıcılığın bileşenlerinden ikisidir. O halde oyuncaklı ya da oyuncaksız oynadığı oyunların yanı sıra sanatsal etkinliklerle de çocukları karşılaştırmak gerekmektedir.

Önemsenecek bir düzeyde yaygın olarak söylenen “her gerçek bir hayalle başlar” özdeyişiniunutmamakgerekir.Bir gerçekliğiönce hayal etmelisiniz.Unutulmamalıdırki, bugünekadar yapılan keşif ya da buluşlarıngizilolmaktançıkıpgörünürbilinir hale gelmesi, onların hayal edilmesiyle gerçekleşmiştir. O halde, hem çocuklarımızı hayal etmesinisağlayacak etkinliklerle (oyun ve sanat) olmasıgerektiğikadarkarşılaştırmalıyız, hem de bu durumuyetişkinliğimizde de devamettirecek bir başarıyıgerçekleştirmemiz gerekmektedir.

Bu konuda, erken çocukluk döneminde oynanan oyunları yeniden tekrar tekrar oynayarak bir yol alamayacağımıza göre, başka yollar buluyor olmamız gerekmektedir. Bunun en temel yolu da, dış dünyamızdaki gerçeklik karşısında bir tür dogmatik kabullenmeleri bir kenara bırakmak; esnek, akıcı ve özgün olabilmeyibaşarmaktır.Bununiçin de yapılacakengüzelşey, hayal etmeninyaşamımızın önemli bir kazanımı olduğunu bilerekdavranmaktır.

Bu konuda en büyük görev okullara ve öğretmenlere düşmektedir. Okul, sadece bilgi aktaran bir kurum olmaktan çıkarılmalı; eleştirel ve ıraksak düşünmeye, hayal edebilmeye, özgür davranabilmeye ve sonuç olarak yaratıcı edimde bulunmaya zeminhazırlayan programlara ve ortama dönmelidir. Aksitakdirde hayal gücü ve yaratıcılığımız, okulöncesi dönemdentarihsel bir anı olarak anlatabileceğimizbecerilerimizdüzeyindekalacaktır.

Tuğba Aslan / Çocuk Gelişimci