Blog yazıları
OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE FARKLILIKLARA SAYGI
Doğum öncesi süreçle başlayan yaşam döngüsünün, en önemli dönemlerinden birisi de okul öncesi yıllarıdır. Okul öncesi eğitim, çocuğun ileriki yaşamında öğreneceklerinin temelini oluşturarak çocuğun pozitif kişilik geliştirmesi, olumlu tutum, alışkanlık, inanç ve değer yargılarının oluşması, ailenin çocuğun eğitiminde rol alması ve eğitimin devamlılığı açısından çok önemli bir süreçtir.
Bu dönemde çocuk, özellikle kendi yeteneklerinin fakına varmakta, kendisinden farklı özellikteki bireyleri tanımakta, kısacası kendisini ve çevresini büyük bir merakla keşfetmektedir.
Çocuk okul öncesi dönemde, diğer çocuklarla beraber olma ihtiyacını karşılamakta ve bir akran grubu içerisine dâhil olmaktadır. Girdiği sosyal ortam içerisinde güçlü ve zayıf yönlerini keşfederek, kabul görme ve dışlanma gibi farklı sosyal deneyimleri yaşamaktadır. Bu süreçte çocuklar, insanlar arasındaki farklılıkları ve benzerlikleri gözlemleyerek kimlik geliştirme ve dikkat etme süreçlerini geliştirmektedirler.
Çevresini dikkatle inceleyen çocuk bireysel desteğe ihtiyacı olan çocukların (görme yetersizliği, işitme yetersizliği gibi) varlığını hissettiği zaman farklılıklara saygı süreci başlamaktadır. Farklılıklara saygı kavramı gelişmeye başladığında, çocuklar bulundukları yaşlara göre, farklı sorulara yanıt ararlar.
Çocuklar bu süreçte fiziksel görünüş ve kimlik kavramları ile ilgili bilgileri çevrelerinden öğrenirler. Özellikle “Ben kimim?”, “Sen kimsin?” gibi sorular 3-6 yaş arası çocuklarının cevaplarını aradıkları temel sorulardır. Eğer çevrelerindeki yetişkinler soruların yanıtları hakkında olumsuz düşüncelere sahiplerse, çocuklar da büyük ölçüde bu düşüncelerden etkileneceklerdir.
Çocuklar okul öncesi dönemde engel durumuna yönelik farklılıkları fark etmeye başlarlar. Yaşadıkları çevrenin yapısına göre, kendi vücutlarıyla ilgili deneyimler yaşarlar. Yaş dönemi farklılaştıkça çocuklar, farklı kavramlara yönelik ön yargılar oluşturmaktadırlar. Derman Sparks, ön yargıyı tutum, inanç ve duygular sebebiyle kişinin kendini haklı görmesi sonucu bir başka kişiye adaletsizce davranması olarak tanımlamaktadır.
Çocuklar okul öncesi dönemde genellikle diğer çocukların fiziksel engellerine yönelik ön yargılar oluşturmaktadırlar. Bu ön yargılar özellikle, okul içerisinde belirgin bir şekilde fark edilmektedir. Çocuk kendi sınıfı içerisinde, kendinden farklı fiziksel özelliklere sahip çocukları gördüğü zaman ilk olarak uzaklaşma çabası içerisine girmektedir.
Bir süre sonra öğretmenin ve ailenin tutumuyla çocukların ön yargılarından uzaklaşmaları yada aksi durumu yaşamaları söz konusu olabilmektedir. Çocukların farklı engel durumuna sahip akranlarına yönelik oluşturdukları tutumların iyileştirilmesinde farklılıklara saygı kavramı öne çıkmaktadır.
Farklılıklara saygı kavramının bireyin eylemlerine yönelik negatif ya da pozitif kesin bir tutum olmadığı söylenebilir. Farklılıklara saygı, farklılıkları doğal bir süreç olarak görüp, farklılıklarını kişiye mal etmeden insan olma temelinde bireye saygı duymaktır. Bu noktadan hareketle farklılıklara saygının, bireyin özerkliğine saygıyı da içine alan şemsiye bir kavram olduğu düşünülmektedir.
Erken çocukluk döneminde çocuklar; çatışma, kızgınlık yada hoş olmayan davranışlarla baş etmek yerine, farklılıklara hoşgörüsüzlük göstermenin kabul edilebilir bir tepki olduğunu öğrenmeye daha yatkındır. Dolayısıyla çocukların yaşadığı olumsuz duyguları aşmalarına yardım edilmediği takdirde uzun vadede kırılması güç önyargılara dönüşebilecek yanlış kavramalar, rahatsızlıklar, korkular yaşamaları ve farklılıkları reddeden tutumlar geliştirmeleri kaçınılmaz olmaktadır.
Çocukların eğitim ve gelişiminden sorumlu yetişkinlerin taşıdığı önyargıların dayanıklılığı da göz önüne alınırsa erken gelişim döneminde edinilen bu tutumların ileride çözümlenmesi güç çatışmalara yol açabileceği görülmektedir. Bu bağlamda aileden sonra okul öncesi öğretmeninin farklılıklara saygı eğitimi sürecine dahil olması, alınacak önlemler açısından önem taşımaktadır.
Tuğba Aslan / ÇOCUK GELİŞİMCİ