Blog yazıları
SOSYAL OLMAMAK EKSİKLİK Mİ?
Hangisi?
Çoğunlukla hem sosyal hem özgüvenli hem de bunların hepsini her ortamda yapabilsin istiyoruz. Ve tüm bunların hepsini hemen her koşulda bekliyoruz.
Beklendik davranışlar için hangi koşulların gerekli olduğunu, nasıl ve ne şekilde ortaya çıkabileceğini irdelemek gerekiyor.
Özellikle okul öncesi dönemde gelişimin çok hızlı ve bu dönemde sosyal ilişkilerin sıklığı belirleyici. Özellikle yaşıtları ile aynı ortamı paylaşan çocuklar, aşağı yukarı aynı / benzer yaşta olduklarından birbirlerine denktir. Herkesin becerisi benzer düzeyde gelişmiştir. Özellikle okul ortamlarında sadece çocuklar vardır. Okuldaki-kreşteki yetişkin yani öğretmen hepsine eşit mesafededir. Evdeki gibi birinin anne ya da babası yoktur, aralarındaki sorunları çözecek ya da hakem olacak ebeveyn yerine onlara rehberlik yapacak öğretmenler vardır.
Birbirleriyle geçirdikleri zaman içerisinde yaşadıkları anlaşmazlık ve farklı görüşler birbirlerini zorlar. Zihinsel olarak neler olduğunu anlamak ve anlamlandırmak zorunda kalırlar. Birbirlerinin ne hissettiğini neden bu / bunları yaptığını anlamaya çalışıp; sözel ifade kullanmak zorunda kalır, diğerinin ne söylediğini anlamaya çalışır. Çocuklar ne kadar çok ilişkiye girerse yani sıklık artarsa çatışma ihtimali de artar. Çatışma demek öfkelenmek, hayal kırıklığı yaşamak, istemese de sabır göstermek zorunda kalmak, üzülme vb..duyguları sıklıkla yaşar arkadaşı/arkadaşları ile. Birlikte oyun oynanacaksa ilişki devam edecekse soruna çözüm bulması gerekmektedir. Bunun için de şart olan duygularını kontrol edebilmektir. Farklı davranış alternatiflerini düşünebilme, birbirini anlama, birbirinin yüzüne bakma ve yüz okuyabilme / anlamlandırma, çözüm üretme ve empati.
Çocukların büyüklerle olan ilişkisi de çok önemlidir, kazanımları da çoktur. Ancak yaşıtları ile kurdukları ilişkilerin yeri başkadır. Sosyal sorun çözme becerileri akran ilişkileri ile mümkün olabilmektedir. Dener, yanılır ve tekrar dener, yanılabilir. Her deneme öğrenme için değerlidir. Kalıcı etkileri olur ve davranışa dönüşebilir.
Öğretmenler bu süreci çoğunlukla rehber biçiminde yönetir. Her sorunu anında çözmek yerine bazen onları gözeterek gereken ilgi ve desteği de vererek rehberlik ederler. Yapılandırdıkları oyunlar, anlattıkları masal/hikâyeler, sohbetler gibi yöntemler kullanırlar.
Sıradan dahi görülen oyunlar deneyim açısından okyanus gibi derin ve zengindir. Her an’ı da eşsizdir. Sosyal becerisi gelişmiş çocuklarımız ayakları üzerinde durabilmeleri için gerekli ön hazırlığa da sahiptirler.
Gül Devrim Batı